Utanmak ne garip bir kelime. O hâle düşmeden anlayamıyor insan. O hâle düşmek... mahcup hâle gelmek...
Kelimenin kalbinde od var.
Utanmak...otanmak.. odunmak yanmak demek...
Hicap duymak, perdelenmek...
Demek ki yaptığından utandığında perdeleniyor insan...
Oysa görülmek istenmeyeni örtmek için değil midir perde, perdelemek, perdelenmek?
İnsan da ise açığa çıkması kıpkırmızı desen desen... al al.. mor mor... renkten renge girmesi...
Aslında her ne kadar insan olan utanır" denirse de bazen hayvanlar da utanıyor.
İnsan olmak bir tür değil bu sebepten, tek tek kişi olmaya bağlı. Eski Türkler 'de kişi kendini gerçekleştirmeden ad verilmezdi. Hatta atı olmayanın adı olmazdı, bu sebeple at, ana , avrat ve yurt sâhibi olmak Türklerde önemli.
Türkçenin aynı zamanda bir seyr dili olması ne kadar ilginç. İnsanın hâline göre kelimelerin vücut bulması.
At üzerinde cenge giden bir insanın at/aklığı ile atından düşmesi arasındaki bağ önemli...
Kişioğlu ot/andığı, utandığı, hicap duyduğu zaman kendinden kendi içine düşüyor... gönlüne yâni...
Yüzündeki o od/lanmak, od/unmak, yanmak bu defa gönlüne sirayet ediyor.
İnsan kendi könlüne düştüğü, yandığı nispette u/yanıyor.
Köngül/gönül Tanrı ateşinin odunduğu, yandığı, u/yandığı yer bu sebeple...
Güneşli havalarda gezinene aydın, uyanmış, münevver denilmiyor bizim geleneğimizde, işbu köngülde yanan ateşin ışığında gördüğü ve bulduğu hikmetle uyanmış kişiye deniyor.
Bu sebepten olacak "ışığı yak" demez büyüklerimiz, u/yandır" der...
İnsan olmak kolay değil...
Ad sâhibi, at sâhibi olmak, kişioğlu olmak, kendini bilmek...bulmak... b/olmak ve OLMAK!
Hülâsa; o/tanmak, odlanmak, yanmak, kızarmak insanın kişiliğinin, varlığının yara alması, ruhunun sızı duyması, sarsılması, saklanması, yer yarılıp içine girmek istemesi bu yüzden.
Af olmasa, insan olan kendi içine düştüğü bu dehlizden kolayca çıkamazdı.
Bu sebeple büyükler hep lûtfetmiş;
"Kerem kıl kesme sûltanım keremin bî-nevâlardan
Kerem-kâne yakışır mı kerem kesmek gedâlardan"
Kadirşinaslıkla efendim.
Saliha MALHUN
Commentaires