Şehrin sokaklarında, varlığın tam ortasına, merkezine kurulup oturmuş zatları görürüz.
Bir ömür nefs basamaklarına tırmanıp tırmanıp yuvarlanan tarik ehli ne tuhaftır...
Oysa aradığı kemâl sıfatı tam da karşısındadır ve bu dünyada ne dilemişse ve ne dileyecekse olacakmış gibi umarsız, çıldırtası bir sekînet içindedir.
Bu duygular nefsin hangi basamağıdır erenler daha iyi bilir ama bana göre insan iki kutbiyyet arasında dönüp duran, savrulan bir yürek bu dünyada.
Dünyadaki bütün arzularını tatmin etmişlerle yahut hiç kâm alamamışlarla işim olmaz benim.
Dünyanın bütün çamurunu eteğinden silmişleri değil, bilâkis eteği çamurdan çıkmamışların kalbini sevdim ben.
Yani insan olanı.
Çünkü gönderildiğim bu dünya çölü insan olanın, olabilmenin bir imtihan yurdu.
İnsan olanın; yani ne cennet ne de cehennemde olanın.
Hem cennet hem cehennemde olanın.
İnsanın yürüyüşünün sırrı Allah'ın tahtında değil onun etrafında deli divane arayışta, düşüp kalkmakta, yalvarışta, inleyişte, ağlamakta, gülmekte, üşümekte, terlemekte, yanmakta ve donmakta...
İnsan olanın yürüyüşü arafta, berzahta, sıratta..
Yâni burada...
Şu anda...
Olanda!
Belki de bu yüzden kemal postunda hareketsiz, renksiz, şüphesiz oturanların yanında fazla eğleşemedi gönlüm.
Bir hata yapıp bin pişman olan, kendini kınayan, levmeden, topukları kan revan içinde olanları çok sevdim.
İnsan olmak için çırpınanları...
İnsan kokanları.
İnsanı ve hikâyesini sevdim.
Ezel ve ebed aynasında Hakk'ı sevdim.
Çünkü ben üzerine yemin edilen bir "kalem" idim..
Saliha MALHUN
Comments